Motosiklet ile Pamir ve Moğolistan 4

Motosiklet ile Pamir ve Moğolistan 4

-Moğolistan Bölümü-

05.07.2019 (19.Gün)
Tashanta – Khukh-Uzuur

Sabah kahvaltıdan sekiz gibi kalkıp sınıra gittik. Evraklarımı verdim burada ilginç bir şey dikkatimi çekti. Benden önce evraklarını veren yabancı turistler pasaport kontrolünü 6-7 dk.da geçerken ben 25 dk.da geçtim. Görevli memur p1asaportun Türk olduğunu görünce hemen bir yerleri aradı. Bütün sayfaları tek tek saydı, sayfaları mor ışık kontrolüne tuttu. Vizemi 20 defa kontrol etti. Pasaport kontrolünden çıkar çıkmaz bir polis memuru beni aldı. Daha önceden tecrübeli olduğumdan nereye gittiğimi biliyordum.

Rus sınırlarında sıklıkla yaşadığım sorguya gidiyordum. Büyük binanın küçük bir odasında bir İngilizce bilen tercüman bir ben bir de sorguyu yapan Rus ajan tarafından 45 dk. sorgulandım. Hayatıma ait tim bilgileri istedi. Çocukluktan bu yaşıma kadar geçen tüm hayat hikayemi, çalıştığım yeri, çocukları, her şeyi sorguladılar. Benim ki bittikten sonra Osman’ı alacaklardı. Ama bizim Osman çoktan sınırı geçmiş. O yüzden onu sorguya alamadılar.

Sınırı geçince Türkiye’de eğitim almış Kazak bir arkadaşla muhabbet ettik. İstanbul’da yaşıyor ve bir günlük evli.

Sorgudan çıkınca Osman’ı aradım. Oraya bak buraya bak derken Osman yok. Meğer kontrolden sonra oradaki bir memura ben gidiyorum demiş, onlar da salmışlar. Orada bir askere sordum “ o sınırı geçti” dediler. Rusya sınırı ile Moğol sınırı arası 10 km. Moğol sınırına gelince Osman’ı yakaladım. Burası çok değişik bir sınır. Çok yavaş işliyor. Bir de ülkeye girişte dezenfekte parası alıyorlar. Tabii su yaptık ama adam da yapışkan çıktı “illa yaptıracaksınız” diyor. Kredi kartı var nakit yok dedik. Gereksiz para vermeyelim dedik. Ama orda bulunan bir Moğol bizim paramızı da vermiş. Tabii dezenfekte falan yapanda olmadı.

Sınır kapısında sigortacılar hemen etrafımız sardı, dedik bu kadar sigortacı varsa herhalde mecburidir dedik. 16 dolar karşılığında sigorta yaptırdık. Ama tüm Moğolistan boyunca ne bir polis gördük, ne de bizi durduran bir memur gördük. Biraz boşuna gibi oldu. Bu işlemlerden sonra saat 12:30 gibi ancak yola çıkabildik.

Sürdükçe Moğol iklimi kendine has yollar ile bizi karşıladı. Ama bir 60 km. gittikten sonra yeni yapılmış bir asfalt yola girdik. Harika manzaralar eşliğinde sürmeye devam ettik. 15:30 gibi Ölgi şehrine geldik. Burada Pamukkale adında bir Türk lokantası bulduk. Sahibi ile tanışamadık ama Türk yemeklerini o kadar özlemişiz ki nefes almadan gömdük.

Ara ara yol stabilize olsa da çoğu zaman güzel asfalttan gittik. Burada hava geç karardığından gece 22:00 de olsa her taraf gündüz gibi oluyor.

Moğolistan tabela özürlü bir ülke, nerdeyse hiç tabela yok desem yalan olmaz herhalde. Bu tabela da yazdığı gibi Altai şehrine gidiyoruz.

Epey gittikten sonra yol ayrımına geldik, tabela olmadığından navigasyona Altai yazdık, navigasyonun gösterdiği yola doğru girdik.

Hava kararmaya başlayınca soğuk da kendini göstermeye başladı. Hemen kışlıkları giydik yola devam ettik. Hala navigasyona bakıp, asfalt ve harika manzaranın tadını çıkara çıkara gidiyoruz. İçimden de “gidenler ne kadar abartmış, be güzel yollar var” diye düşünüyorum. Gerçekten harika bir asfalt kalitesi var. Dağ başında böyleyse şehirlerde duble yol vardır herhalde diye düşündüm. Neyse gece 23:30 gibi hedefe ulaştık. Hemen yakındaki bir marketten yiyecek bir şeyler alıp, yol kenarındaki bir çardağa çadırımızı kurduk.

Yemeğimizi yiyip çayımızı içtik. Bir ara haritada nerede olduğumuza bakayım dediğimde beni olmamamız gereken yerde olduğumu gösterdi. Osman’la herhalde navigasyon kafayı yedi diyerekten çok da iplemedik. Zaten saat 01:00 olduğunda günü kapadık.

06.07.2019 (20.Gün)
Khukh-Uzuur – Altai

Sabah erkenden uyanıp kahvaltımız yaptık. Biraz oyalandıktan sonra zaten tek olan yola devam ettik.

70 km. kadar gittikten sonra yol üçe ayrıldı. Navigasyonda göstermediğinden orada bir köylüye Ulanbatur yolunu sorduk. Köylü gittiğimiz yolun tam ters tarafını gösterince “bu kamil yolu karıştırdı galiba dedik” Bu sefer Ulanbatur yerine Altai yolunu sorduk, düze devam edin dedi. Biz de devam ettik ama içimize de bir kurt düştü.

Biraz gittikten sonra yolun kenarında çalışan bir gruba sorduk. Onlarda Ulan Batır’un tam ters istikamette olduğunu söylediler. Altay’ı sorunca gittiğimiz istikamette olduğunu söylediler. 10-15 dk. olayı anlayamadık ama sonunda jeton düştü. Meğer bu bölgede 3 tane Altay varmış Biz dün gece ters istikamete sapıp n şekli çizmişiz. Toplamda 500 km. yanlış gitmişiz. Çin sınırına 30 km. kaldı. İlk defa navigasyona güvenmedim ama meğer doğru göstermiş. Hep Gobi Çölünü görmek istiyordum. Yanlışlıkla da olsa Gobi’nin başlangıcıuna kadar gelmiş olduk. Böylece bir günümüz gitti.

Yolda geri dönerken lastiği patlayan bir araca yardımcı olduk.

Bu sefer Navigasyona Ulan Batur yazıp yola devam ettik. Bir 60 km. gittikten sonra navigasyon bizi asfalttan ayırıp toprak bir yola soktu. “emin misin navi amca” desek de “bir bildiğimiz var dalın “dedi. Hemen girişte bir teyzeye sorduk o da devam edin toprak yola dedi. Ana yoldan ayrılıp toprak yola giriş yaptık. Navigasyon burada 150 km. yakın yolu kısaltıyordu. “Biz endurocuyuz agaaa bize bir şey olmaz ” diyip daldık yola.

30 km. yolu 1,5 saatte gidince endurosunun da yolununda diyip bnir yerde durduk. Ha şimdi düzeli, az sonra düzelir dedik ama yol iyice patates tarlasına döndü. Motor ağır olduğundan kuma batmaya başladı.

Benzin bitmek üzere, rota üzerinde benzinlik görünmüyor, köy yok, yerleşim yeri yok. Osman’la biraz istişare yapıp biraz daha gitmeye karar verdik.

Görünürde yine bir şey yok, aşırı sıcak, suyumuz yok, benzin yok, karnımız aç yerlerde kuru kafatasları, boynuzlar falan tam bir film sahnesi. Dedik hayatımızdan önemli değil. Burada yakıt biterse hapı yuttuk. İlk defa bir yoldan geri dönmek zorunda kaldım ve enduruculuğun 10/9 u ger dönmektir diyip döndük geri.

2 saat sonra yine ilk girdiğimiz yere geri döndük. Asfaltı görünce gözümüzden yaşlar akmaya başladı, biz ağlıyoruz asfalt ağlıyor Eski dostum asfalt ile öpüşüp sarıldık, bir daha onu bırakmayacağıma söz verdim.

Biraz gittikten sonra benzin istasyonu ve yiyecek yer gördük hemen daldık. Bu kadar açlıktan sonra yediğim en güzel yemek gibi geldi.

Gece saat 22:00 gibi gerçek Altai şehrini bulduk. Dün gece burada olmamız gerekirken, bir gece sonra bu şehirde olabildik. Çok yorgun ve deve gibi koktuğumuzdan gece bir otel yerleştik. Kişi başı 70 TL vererek güzel bir otelde kaldık.


07.07.2019 (21.Gün)
Altai – Arvayker

Gece otelde tüm eşyalarımız, pantolon, mont gibi şeyleri yıkadığımızdan temiz temiz giyinip erkenden yola çıktık. Bir 100 km. gittikten sonra asfalt bitip yol toprak olmaya başladı.

Yola girdikten sonra tertemiz elbiselerin tüm gözenekleri tozdan kapandı. Böyle şansın diyip, yola devam ettik. Herhalde burası ara yoldur birazdan asfalta bağlarız diye devam ettik.

Ama gittikçe umutlar bitmeye başladı. Yukardaki resmi büyütüp bakarsanız tek gelen yol 20 ye bölünüyor, herkesin kendi yolu var gibi bir şey. İsteyen istediği yola giriyor. 10-15 km. sonra hepsi bir yerde toplanıyor. Biraz gittikten sonra yol yine 10-20 ye ayrılıyor. Kamyon ve jiplerle aynı yolda olmamaya dikkat etmek gerekiyor yoksa tozdan adam oluyorsunuz. Çoğu yerde 10 cm. kalınlığında toz tabakası var. Olmayan yerler ise tırtıklı yol. Böbrek taşı düşürmeye bire bir.

Gece Arvayker’e gelebildik. Toplamda 600 km.lik yolun 500 km.sini toz topra bozuk yolda sürdük. Bu arada Osman’ın motor yine sorun yaptı, çok basamadığı için çoğu yerde onu beklemek zorunda kaldım. Sonlara doğru bende o bozuk yolda yapıştıra yapıştıra gittim. Yol boyunca içimde Africa’yı yapan mühendisler için güzel dileklerde bulundum. Gerçekten Africa bu yolda ondan beklemediğim kadar güzel gitti. Tam bu yol için yapılmış bir motor bence. Ben 660 da kullandım ama bunun amotisörleri ve gidişi gerçekten harikaydı. Neyse bu gece de burada yol kenarında çadırda kaldık.

08.07.2019 (22.Gün)
Arvayker – Ulan Batur

Gece Osman “ben erken kalkayım, beni bekleme yolda, seninle Ulan Batur’un girişinde buluşalım” diye anlaştık. 1000 cc ile 250 cc asfalt yolda epey yorucu oluyor. O bana yetişmeye çalışıyor, ben onu bekliyorum olmuyor. Neyse Osman sabah 5:00 gibi kalkıp yola çıktı. Bende 7:00 gibi uyanıp yola çıktım.

Yol asfalt olduğundan yapıştıra yapıştıra gidiyorum ama Osman piyasada yok. İnternetimizde olmadığından iletişim kuramıyoruz. 300 km. gittikten sonra Lün yakınlarında benim ön lastik indi.
Dedim motoru bu kadar översen olacağı buydu. İndiği yerin 500 mt. İlerisinde bir lastikçi varmış. Gittim, ön lastiği sökmeye çalıştı sökemedi. Biraz da benden kaynaklandı. Lastiğin bir tarafı normal anahtar ile sökülüyor, diğer tarafında alyan deliği benim kafamı karıştırdı. Tenere varken alyan tarafı için anahtar çok zor bulunduğundan ben de anahtar vardı. Bende bununda öyle olduğunu düşündüm. Lastikçi bir saat alyan aradı bulamadı.

Lastiği sökemeyince hava bastı. Kontrol ettiğimizde lastiğin patlamadığını gördük. Havasını tamamladık, orada yemek falan yedim. Bir saat oyalandım ama lastik inmedi. Tamam dedim sıkıntı yok. Yapıştırdım yola devam ettim. Osman ile anlaştığımız yerde buluştuk. Benden iki saat önce buraya gelmiş. Ben durumu anlattım, içime de kurt düştüğünden bir motorcu bulup oraya gitmeye karar verdik. Burası Ulan Batur’da KTM servisiymiş. Oraya doğru yola çıktık. Ulan Batur şehir merkezinde giderken, motorcuya 3 km. kala lastik tamamen indi.
Osman’ın yanında hava makinası ile lastiği şişirelim dedik ama yemedi. Hemen indi. Burada da 700 mt. İleride lastikçi gördük. Orada ön lastiği sökelim dedik ama yine alyan bulamadık. Sanayi de aradık o kadar uğraştık yok alyan bulamadık. 2-3 saate yakın orada uğraştık olmadı.

Lastiğe 35 hava bastık, Osman hafif olduğunda üzerine bindi 2 km. ileride olan motorcuya kadar üzerinde ayakta gittik.

(Buralarda sıkıntı ve sıcaktan foto aklıma gelmedi)

Motorcuda durumu anlattık. İç lastik bende vardı, lastiği söküp, iç lastiği takmaya 20 dolar para istediler. Biraz kızdım ama yapacak bir şey yoktu. Alyanı bulamadık. Hemen 15-16 yaşındaki bir eleman geldi, yıldız tarafını söktü, vidaya bir vurdu mil karşı taraftan çıktığını görünce içimden kendime epey bir yardırdım. Meğer alyana gerek yokmuş. Yıldız tarafını sökmek yeterliymiş. Tenere’den aklımda kalan bilgi yüzünden 4-5 saatim ve param gitti. Motor yağınıda değiştireyim dedim ona sadece yağ için 527 TL para istediler. 2-3 defa sordum, çeviri hatası mı var diye ama dolar karşılığını söyleyince gerçek olduğunu gördüm. Asla o kadar para vermem dedim. Yağı değiştirtmedim.

İlginçlikler bu kadar da değil. Bir gün önce Osman motorun arızasından ve yavaşlığından şikayet edince satalım gitsin dedim. Sonra bunu ciddiye aldı, tamam satalım dedi. Kafaya koydu satacağını. Bu KTM servisi de hem sıfır motor satıyor, hem aksesuar, hem de tamir yapıyor. Patrona durumu anlattık, o da tamam satın alırım dedi.

Osman motoru zaten kazalı aldı. Motorda hasar kaydı vardı. Aldığı adam motoru sıfır almış, kamyonetle evine götürürken araç kaza yapmış, kasko firmasından motoru yaptırmışlar. Adam daha sonra motoru Osman’a satmış. Yani Osman kazalı sıfır km. bir motor almış oldu. Zaten bu yolculukta da zincir-dişli bitti, lastikler bitti, motorda da sorun çıktı. En önemlisi de işbaşı yapmasına 3 gün kaldı buradan 3 günde Türkiye’ye motorla dönmesi imkansız. Bütün oklar satılmayı gösterdi. Neyse motoru 60.000.000 Tugrik (2700 dolara) KTM servisine sattık. Hemen orada bir kağıda satış sözleşmesi yaptık. Ruhsat ve ülkeye girişte verdikleri gümrük deklarasyon kağıdını verdik. Plakayı da söküp yanımıza aldık. Motoru satınca “benim lastik değişimi de senden olsun boss” dedim. Biraz uğraştırdı ama kabul ettirdim. Ben de o parayı verecek göz var mı diyerekten bu da bana yaradı.

Satış işlemleri bittikten sonra, buradan tanıdığım bir abinin işyerine gittik. Karnımızı doyurduk. Sağ olsun bizi evinde ağırladı. Bu kadar hareketli bir günün ardından gece 01:00 gibi uyuduk.

09.07.2019 (23.Gün)
Ulan Batur – Altanbulag

Sabah erkenden kalkıp yine Türk restoranına geldik. Kahvaltıdan sonra. Eşyaların bir kısmını burada bırakıp. Tonyukuk Anıtına gitmek üzere yola çıktık.

Yazıtlar merkeze 60 km. O kalabalık Ulan Batur trafiğinden çıkıp Bayanzurkhiin kasabasına geldikten sonra yine toza girdik. Bu toz dün girdiğimizden daha da berbat bir tozdu. Yol çalışması var ama buradaki çalışmalar çok ilgin. Yol yaparken bütün yolu kapatıp tahliye yolundan veriyorlar. Tahliye yolu da greyder bıçağını değdirmiş bırakmış gibi. Herkes yine kendine yol yapmış Berbat ötesi bir yoldu. Anıta 20 km. kala yol düzeldi.

(ALINTI BAŞI)

1.taş, 1. yüz. (Batı yüzü)

1- Ben Bilge Tonyukuk’um. Kendim Çin ülkesinde doğdum. Türk bodunu Çin’e bağlı idi.
2- Türk bodunu (bir) baş bulamadan Çin’den ayrıldı, (bir) baş buldu. (O) başı bırakıp Çin’e yine döndü. Teñri şöyle demiş beliğ: “Baş verdim,
3- Başını bırakıp geri döndün. Döndüğün için Teñri öldürmüştür beliğ”. Türk bodunu öldü, eridi, yok oldu. Türk Sir bodununun yurdunda
4- boy kalmadı. Uzakta, dışarıda kalmış(lar) toparlanıp yediyüz oldu(lar). İki bölüğü atlı, bir bölüğü yaya idi. Yediyüz kişiyi
5- yol göstereni, büyüğü şad idi. Katıl dedi, katılanı ben oldum: Bilge Tonyukuk. (Bu şadı) Kağan mı kılayım dedim. Düşündüm. Sıska boğalı, semiz boğalı ırakda
6- bölünseler (hangisi) semiz boğa(dır), (hangisi)sıska boğa(dır) diye bilinmezmiş diye, öylece düşündüm. Ondan sonra sonra Teñri bilgi verdiği için, özüm, kendim (o şadı) kağan kıldım. Bilge Tonyukuk, Boyla Bağa Tarkan
7- ile İlteriş kağan olunca Güney’de Çin’i, Doğu’da Kıtayn’ı, Kuzey’de Oğuz’u pek çok öldürdü. Bilgesi, çavuşu ben kendim idim. Çoğay’ın Kuzeyi’nde Kara Kumuğ’da oturur idik.

1.taş, 2. yüz. (Güney yüzü)
1- Geyik yiyerek, tavşan yiyerek oturur idik. Bodunun boğazı tok idi. Yağımız çevrede ocak gibi iken (biz) ateş gibi idik. Öylece otururduk. Yörük Oğuzlarından tanık geldi.
2- Tanığın sözü şöyle: “Dokuz Oğuz bodunu üzerine kağan oturdu.” der. Çin yönüne Konı Paşa’yı göndermiş. Kıtayn yönüne Toñra Esim’i göndermiş. Söz böyle: “Azıcık Türk bodunu
3- yürüyor imiş. Kağanı alp imiş. Danışmanı bilgili imiş. O iki kişi var olursa seni (de), Çin’i (de) öldürecek derim. Doğu’da Kıtayn’ı öldürecek derim. Beni, Oğuz’u
4- öldürecek derim. Çin Güney’den yana değsin, Kıtayn Doğu’dan yana değsin, ben Kuzey’den yana değeyim. Türk Sir bodunu yerinde dursun. (Onun) ilerlemesi dahi dursun, (onu) yok edelim
5- derim.”. O sözü işitip gece uyuyasım gelmedi, gündüz oturasım gelmedi. Ondan ötürü kağanıma açıldım. Şöyle açıldım:”Çin, Oğuz, Kıtayn, bu üçü birleşirse
6- biz kala kalacağız. Kendi içi dışarıdan tutulmuş gibiyiz. Yufka gücündekinin delinmesi ucuz imiş. İnce gücündekini kırmak kolay. Yufka kalın olsa delinmesi çetin imiş. İnce
7- yoğun olsa kırmak çetin imiş. Doğu’da Kıyayn’dan, Güney’de Çin’den, Batı’da Batılı’lardan, Kuzey’de Oğuz’dan iki üç bin erimiz gelecek var mı ki? Böyle konuştum.
8- Kağanım, ben Bilge Tonyukuk konuştuk. (Kağan) Konuştuğumu işiti verdi. Gönlünce yönlendir dedi. Kök Öñ’ü aşıp Ötüken Ormanı’na yöneldim. İnig Köklük (denilen yer)’ün Toğul (denilen yer)’da Oğuz geldi.
9- Eri üç bin imiş. Biz iki bin erdik. Savaştık. Teñri öyle istedi dağıttık. Irmağa düştü. Dağıttıklarımız yolda yine öldü hep. Ondan sonra Oğuz’un tümü (bize katılmak için) geldi.
10- Getirdim bütün Türk bodunu’nu Ötüken Yeri’ne… Ben kendim Bilge Tonyukuk Ötüken Yer’e konmuş diye işitip Güney’deki bodun, Batı’daki, Kuzey’deki, Doğu’daki bodun (bize katılmak için) geldi.

1.taş, 3. yüz. (Doğu yüzü)

1- İki bin erdik biz. İki ordu(muz) oldu. Türk bodunu kılındığından, Türk Kağanı oturduğundan beri Şantuñ kentine, Taluy ırmağına ulaşmış yok imiş. Kağanıma söyleyip ordu ilettim.
2- Şantuñ kentine, Taluy ırmağına değdirdim. Yirmi üç kenti kırdı. Usu yıprandı. Otağda yatıp kalırdı. Çin kağanı yağımız idi. On Ok kağanı yağımız idi.
3- Dahası Kırkız’ın güçlü kağanı yağımız oldu. O üç kağan sözleşip “Altun ormanı üstünde buluşalım” demiş. Öyle anlaşmışlar. “Doğu’da Türk Kağanı’na saldıralım” demiş. “Ona doğru saldırmazsak nice ne eder o bizi…
4- Kağanı alp imiş. Danışmanı bilge imiş. Nice ne edip kesinlikle öldürecektir. Üçümüz birleşip sü salalım. İyice yok kılalım.” demiş. Türgiş Kağanı öyle demiş. “Benim bodunun oraya ulaşır.” demiş.
5- “Türk bodunu yine karışıktır.” demiş. “Oğuz’u yine sıkıntıdadır.” demiş. O sözü işitince gece yine uyuyasım gelmez idi. Oturasım gelmez idi. Orada düşündüm.
6- İlk Kırgız’a salmamız iyi olur dedim. Kögmen’in yolu bir imiş, (ama) kapalı imiş diye işitip bu yolu yürür isek yaramıyacak dedim. ….. kılavuz istedim. Çölüg İz eri buldum.
7- Kendim az yerim, onu beslerim ….. imiş. Bir at yolu imiş. Onun (ile) gitmiş. Ona söyleyip bir atlı gitmiş diye o yolu yürürsek iyi olur dedim. Düşündüm. Kağanıma

1.taş, 4. yüz. (Kuzey yüzü)
1- söyledim. Ordu yürüttüm. “Attan in” dedim. Aktermil’i geçince yorgalattım. At üstüne bindirerek karı söktüm. Yukarıya at yedekleyip yaya… ağaç(lara) tutunarak çıkarttım. Öndeki er
2- geçince … Işbaraartı (Işbara geçidini) aştık. Yobul (dağı)’u indik. On gecede yanındaki Tuğ’un berisine vardık. Kılavuz yeri şaşırıp boğazlandı. Bunalan Kağan “koşturu verin” demiş,
3- “Anı suyuna varalım”… O suyun yanına vardık. Aş yemeğe attan indirdik. At(lar)ı iyice dinlendirdik. Gündüz de gece de koşturup vardık. Kırgız’ı uykuda bastık.
4- Süngüyle açtık. Ka(ğa)nı, ordusu derlenmiş. Savaştık, sançtık. Ka(ğa)nını öldürdük. Kağan’a Kırkız bodunu tutsak oldu, baş eğdi. Geri döndük. Kögmen ormanına beri geldik.
5- Kırkız’dan döndük. Türgiş kağanın(ın yanın)dan gözcü geldi. Sözü şöyle: “Doğu’dan kağana doğru ordu yürütelim demiş. Yürütmezsek o bizi [(ki) kağanı alp imiş, danışmanı bilge imiş] ne çağda, nerede olsa
6- bizi kesin öldürür demiş. Türgiş kağanı dışarılamış” dedi. “On Ok bodunu eksiksiz dışarılamış” der. Çin ordusu (da) var imiş. O söz(ler)ü işitince kağanım: “Ben eve geri döneyim” dedi.
7- Katun yok olmuş idi. “Onu yoğlatayım” dedi. “Ordu gönderin” dedi. “Altun ormanında oturun” dedi. “Sü başı İnel Kağan, Tarduş Şad gitsin(ler)” dedi. Bilge Tonyukuk’a, bana söyledi.
8- “Bu orduyu yönelt” dedi. “Buyruğunu gönlünce söyle. Ben sana ne söyleyeyim” dedi. “Gelirse yiğitçe toparlanır, gelmezse dilini sözünü alır oturursunuz” dedi. Altun ormanında oturduk.
9- Üç çaşıt arka arkaya geldi. Sözleri bir: “Kağan ordu çıkardı. On Ok ordusu eksiksiz çıktı” der(ler). “Yarış ovasında buluşalım” demişler. O sözü işitince Kağan’a o söz(ler)i ilettim. Kağan’dan (bu) söze karşılık
10- geldi. “Oturun” diye demiş. “Öncüyü, gözcüyü iyice vur. Baskın yaptırtma” demiş. Bög (kapağan) Kağan bana öyle söylemiş. Apa Tarkan’a içre (gizli) söz göndermiş: “Bilge Tonyukuk korkar, o kendisi o yanılır.
11- Ordu yürütelim derse onamayın”. O sözü işitince ordu yürüttüm. Altun ormanını yol aramadan aştım. İrtiş ırmağını geçitsiz yerinden geçtik. Gece de gittik. Bolçu’ya tan atmadan değdik (ulaştık).

2.taş, 1. yüz. (Batı yüzü)

1- Ulak getirdiler. Sözü şöyle: “Yarış ovasında on tümen er toplandı” der. O sözü işitince beğlerin hepsi
2- “Dönelim, arılık, utançsızlık (yenilip utanmaktan) iyidir” dediler. Ben şöyle derim; ben Bilge Tonyukuk: “Altun ormanını aşıp geldik, İrtiş ırmağını
3- geçip geldik. Gelmiş(ler)i alp dedi, duymadı. Teñri, Umay, Iduk Yer Su
bası verdi beliğ. Niye kaçıyoruz?
4- Çok diye niye korkuyoruz? Azız diye neden (kendimizi) aşağılayalım. Akın edelim” dedim. Akın ettik. Yayıldık. İkinci (kez) çok geldi(ler).
5- Yanar gibi kızıp geldi(ler). Savaştık. Bizim iki üç katımız artık idi(ler).
Tañrı bağışladığı için, çok(turlar) diye biz
6- korkmadık, savaştık. Tarduş Şadar’a kadar yayıldık. Kağanını tuttuk. Yabgusunu, şadını
7- orada öldürüldü. Elli kadar er tuttuk. O aynı gece bodununa bilgi gönderdik. O sözü işitip On Ok beğleri, bodunu hep
8- geldi, baş eğdi. Gelen beğlerini, bodununu eğitip, düzenlettim. Az bir bodun
kaçmış idi. On Ok ordusunu yolladım.
9- Biz de ordu saldık. Anı’ya erdik. Yinçü Irmağı’nı geçip Tinsi Oğlu denilen kutsal Ek dağına erdirdim.

2.taş, 2. yüz. (Güney yüzü)

1- Temirkapı’ya doğru eriştik. Oradan döndük. İnelkapı’ya, ….up dağa Tezik, Tokursın'(a)?
2- oradan, Yirük’i aşıp başlayarak Ardak bodunu hep geldi, o gün (içinde) değdi. Türk bodunu Demirkapı’ya, Tinsi Oğlu
3- Tinsi Oğlu denilen dağa ulaşmışlığı yok imiş. O yere de ben Bilge Tonyukuk ulaştırdığım için
4- kızıl altun, ak gümüş, kızıl uduz?, gerit? kazancı uğraştırmadan getirdi.
İlteriş Kağan bilgesi ….
5- İli için Çin ile onyedi (kez) savaştı. Kıtayn ile yedi (kez) savaştı. Oğuz ile beş (kez) savaştı. Bun(lar)da danışmanı
6- yine ben kendim idim. Danıştığı yine ben kendim idim. İlteriş Kağan öldü.
Türk Bögi (Kapağan) Kağan’a, Türk Bilge Kağan’a
2.taş, 3. yüz. (Doğu yüzü)
1- Kapağan Kağan yirmiyedi yaşında …. idi. Kapağan Kağan oturdu. Gece uyumadı,
2- Gündüz oturmadı. Kızıl kanımı döktü, kara terimi akıttı. İşi, gücü ona kendim verdim. Bilgece öncüsü yine ben kendim idim.
3- Savunmayı, gözleme yerlerini kendim büyüttüm. Yağıya bağırdığımda, kaçırır idim. Kağanımla (birlikte) savaştık. Teñri bağışladı(ğı için)
4- bu Türk bodunu’na pusatlı yağıyı yaklaştırtmadım. Damgalı atı yürüttürmedim. İlteriş Kağan kazanmasaydı
5- ve de ben kendim kazanmasaydı il yine, budun yine yok olacak idi. Kazandığı için ve de kendim kazandığım için
6- il yine il, bodun yine bodun oldu. Kendim yaşlı oldum, ulu oldum. Hangi yerde kağanlı boduna
7- ………. ben(im) gibi (birisi) var ise ne sıkıntısı var olur imiş.
8- ………. Türk Bilge Kağan ilinde yazdırdım. Ben Bilge Tonyukuk.

2.taş, 4. yüz. (Kuzey yüzü)

1- İlteriş Kağan kazanmasaydı, yok olsa idi, ben kendim Bilge Tonyukuk
kazanmasaydım, ben yok olsa idim,
2- Kapağan Kağan’ın Türk Sir bodun’u yerinde boy da, bodun da, kişi de yok olacak idi.
3- İlteriş Kağan, Bilge Tonyukuk kazandığımız için, Kapağan Kağan’ın Türk
Sir bodun’unun yürümesi bundandır.
4- Türk Bilge Kağan’ı, Türk Sir bodun’unu, Oğuz bodun’unu besleyip oturuyor.

(ALINTI SONU)

Burada biraz kaldıktan sonra 25 km. ilerideki Cengiz Han anıtına doğru yola çıktık. Yol gayet düzgün asfalt bir yoldu.

Cengiz Han Heykel Kompleksinin parçası olan Cengiz Han’ın atlı heykeli, Moğolistan’ın Başkenti Ulan Batur’un doğusunda Tsonjin Boldog’da Tuul Nehri kıyısında bulunan, at üstünde 40 m uzunluğundaki bir heykeldir. Heykelin yapımında malzeme olarak çelik kullanılmıştır.

Bu komplekse giriş ücretsiz ama heykelin bulunduğu binaya giriş 65 TL. Fotoğraf çekmek ayrı ücret, video çekmek ayrı ücret, drone çekimi ayrı ücret olunca bizde oraya girmedik. Magnet almak için bile içeri ücretsiz almadılar. Burada atın tepesine çıkmak için asansör de var. Tabii ücretli. Dışardan gördüğümüz yeter dedik. Bende aşağıda bir çalılığın arkasında drone u kaldırıp güzel bir çekim yaptım. Çekim bitti, geri döndürürken güvenlik görevlisi geldi, yasak masak bir şeyler dedi, tamam indiriyorum çekmeyeceğim dedim, gitti. Zaten çekimi yaptığımdan drone u kapadım.

Burada biraz gezdikten sonra aynı yolda geri döndük. Bu arada Osman motoru sattığından artık bana artçı oldu.

KTM servisindeki kalan eşyalarımızı aldıktan sonra Rusya sınırına doğru sürmeye başladım.

Yazar : tenekecelebi

Yorum Yap